15 Kasım 2008 Cumartesi

Sabır

gecenin karanlığı çökmüştü istanbula. Soğuk bir kış gecesi, rüzgar iliklerine işliyordu, elleri ceplerinde yürürken adam. karşısında adalar vardı. Işıkları dalgalanıyordu marmarada usulca. Kimsecikler kalmamıştı sokakta. Herkes evine yada bir barda idi. Herkes kutlama yapıyordu yeni yıl ayağına. Adam çekmişti arabasını ıssız karanlık bir sokakta boş bulduğu bir çöp kutusunun kenarına. Ordan gelmişti yürüyerek moda sahile. Banklardan birine çöktü önce. Bir nefes çekti derince. Havayı değil resmen bir ömür çekti içine ona güç versin diye. Uzaklara dalıp gidiyordu sık sık, düşünceleri herp bir yerde toplanıp dağılıyordu. Uzakta olan sevgiliye özlem içinde, cebinden çıkardığı bir küçük şişe vodkayı yudumluyordu bu yılbaşı gecesinde. Arkasında ki evde gülüşmeler kahkahalar vardı. Sevenler yanyanaydı. kıskandı biraz. sonra biraz da haline şükretti sağındaki banka sızmış olan şarapçıyı görünce. Şarapçının paltosunun cebine biraz para bıraktı yılbaşı hediyesi babında. Sonra vodkadan bir yudum daha aldı ve hayallerine daldı adam. Sevgilisinin yanında olduğu anlara, gülüp eğlendikleri, genç aşıklar gibi koştukları zamanlara... Cep telefonundan bir şarkı açtı tekrar banka çöktüğünde. Artık ruhuda çökmüştü. ve şarkıyı söylemeye başladı soğuktan buz tutmuş titreyen bir sesle:

bu ara ihtiyacım var sana,
ellerimi sakın bırakma,
bana huzur veren tek yer senin yanın unutma...
gün varıncaya kadar sabaha,
sakın hiçbir yere kalkma,
fazla birşey istemem sadece dur burda...

Hiç yorum yok: