aslında arka sıralarda oturup, birazcık asosyal takılıp, şiir, hikaye ve benzeri şeyler yazarak ve de okuyarak günlerini geçiren liselidir bunlar. çoğunlukla da erkektir.
ülkemiz eğitim sisteminin çapıklığı bunlara koymaz genellikle çünkü hayatları çok dar bir gerçeklik ile çok büyük bir hayal dünyası arasında gidip gelmektedir. bu çocukları peki bu hale iten nedir? yazma aşkı mı? yetenek mi? yoksa ülkem liselerindeki kız öğrencilerin üst sınıflara olan ilgisinin yanında popüler olmayandan hayır gelmez felsefesi mi?
tabi ki sorunun cevabı belli ve açık. bu çocuklar tamamen popüler olamadıkları için arka planda kalan, arka planda kaldıkça iyice geriye çekilip "bu insanımsılardan hayır gelmez" diyerek popüler kültürün kurbanı olmuş ergenlerden ayrılıp, kendi düşünceleri ve hayal gücü ile birlikte kendisine yarattığı dünyasında yaşar. ileride dünya düzenine karşı durabilmeyide öğrenecektir ancak bu dönemlerinde kendi kabuğuna saklanır genellikle. işte bu karmaşık yıllarında alır eline kalemi kağıdı.
üstüne üstlük bir de aşık olmuştur ergenliğin verdiği hormonal karmaşa ile. hemde asla ona bakmayacak bir kıza. çocuk alır eline kalemi önce kendisine göre birşeyler karalar. günce tutmaya başlar, şiire kayar yavaştan. aşık olduğu kız için hayalinde ona okuduğu, rüyalarında beraber oldukları şiirler yazar. sitem ve acı yüklüdür çoğunda. bazılarında umut kırıntıları yakalanır kayan yıldızlar misali. çocuk kendini artık farklı bir dünyaya sokmaya başlamıştır iyice.
yavaş yavaş geçen aylar içinde şiirlerinin geliştiğini farkeder ve bu sefer kendine güveni artar. hele de değer verdiği ve görüşlerindeki samimiyete inandığı arkadaşlarından gelecek olan yorumlar ile iyice hayava girer. aşk'ı artık platonikleşmiş bir hali alır tamamen, kız bilse bile. o uzaktan sevmeyi, sevip sevilmemenin verdği acı ile girdiği bir halin ona kattıklarını sevmeye başladığı için uzak durarak aşkını sürdürür. ve çocuk şiirlerden kısa hikayelere, belki romanlara doğru adım atmaya başlar.
yazdıkları gelişir her geçen gün. ve daha çok gelişebildiğinig görmekten aldığı mutluluk ile daha çok kitap okuyarak yazımını geliştirmeye oynar artık yaşantısında. bazı hikayelerini kendine saklar, bazılarını açar etrafa. ortalama bir öğrenci olarak da sürüdürür hayatını bu arada. eve gidip ders çalışmaz, ama okulda dersini dinler bir hale geçer. uslu bir görüntü çizer hafiften. içe kapanıklığını ancak kağıtlarda açar.
lisesi biter, yıllık aşkından kopar, şiirlerin sıklığında düşüş yaşar, bazı hikayeleri yarım kalır ellemez, elleyemez bir daha. artık yazmak ihtiyacı değil hobisi haline geçmiştir bu çocuğun. artık duygularını kontrol edebildiği ve bunu öğrendiği için kağıtlara eskisi kadar ihtiyaç duymaz ilerleyen yıllarda. ancak yazdığı zaman ise çok daha güzel yazdığını da fark eder. artık büyümüştür o liseli. ergenliğin hırçınlık dönemlerinde içindeki o ateşi akıttığı kağıtlardan kendine ördüğü yeni dünyasını sağlamlaştırmış, yaşamın, dünyanın sistemine uyarlamıştır.
bu çocuk ülkem lise gençlerinin çoğunda vardır. bazıları yazar olur gider, bazıları müziğe kayar. genellikle sebepler ise aynıdır. aşk, ait olma duygusu ve popülerlik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder